19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Antalya ve Manavgat’ta kutlandı. Kutlandı ama nasıl kutlandı? CHP’li belediyelerden Antalya Büyükşehir, Kepez ve Manavgat Belediyeleri halkçı olmalarından mütevellit halkın duygu dünyasını ve kültürünü yansıtan Rap Müzik adı verilen bir müzik türünü icra eden sanatkarlarla (!) Atatürk’ü andı, gençliğin spor bayramını kutladı. Ceza, Gazapizm ve Hidra isimli sanatkârlar (!) şarkılarla, marşlarla Türk gençliğine örnek olacak bir Türkçeyle (!) konserler verdi. Hatta Kepez’deki Gazapizm konserinin çıkışında bayram kutlayan bir gencimizde bıçaklanmış. Peki şaşırdık mı? Hayır! Ne de olsa “heyecan arayan” ve “ölülerin dirilerden çalmasını” gerektiğini anlatan rap şarkıları illa ki birilerini suça teşvik edeceğini zaten biliyorduk.
Atatürk’ü Anmak Kim Siz Kim?
Üç CHP’li belediyenin rap konserleri vermesi tesadüf müdür bilemem ama CHP’nin gençliğe ulaşmak için her yolu denemeye çalıştığı besbelli. Kendilerini meseleye kaptıran belediye başkanları Atatürk’ü anmayı bahane ederek gençliğe yaklaşmak için verdirdikleri konserler ve çalışma yöntemleri aslında Atatürk Türkiye’si ile bağlarının da kalmadığını, bu konudaki söylemlerinin de lafügüzaf olduğunu bir kez daha göstermeye yetmiştir.
Rap Müzik denilen müzik türü, özü itibariyle argonun, sokak ağzının suç ve ceza ile ilişkilendirildiği ve duyguların şiddet öğeleriyle ifade edilmesidir. Rap Müziği, ABD’de siyahiler arasında ortaya çıksa da zamanla maalesef ki kültürel bir söylem haline gelmeye başlamıştır. Günümüz gençliğinin en olumsuz özelliği olan ciddiyet kaybından istifade ederek yayılan rap türü, müzikal anlamda sert kurallara bağlı kalmaksızın cümleleri dizeleri, nakaratları anlayamayacağınız bir şekilde hızlı söyleyerek diğer sanatsal müzik türlerinden ayrılır. Çoğu notasızdır. Elektronik ortamlarda dijitalleşme ile hazırlanır. Dili paçozlaştırarak kültürel bir soysuzlaşmanın sonucuna dönüşür.
Madde kullanımı, suç, şiddet, mafya ve cinsellik gibi unsurları sürekli müziğinin merkezine alan rap şarkıcılarının önemli bir kısmının çalışmaları silah, uyuşturucu kullanımı, yasa dışı faaliyetleri özendirdiği de bir vakadır. Nitekim basında madde kullanımını ve şiddeti özendirdiği, teşvik ettiği gerekçesiyle tutuklanan, hakkında soruşturma açılan, birbirini döven, vuran rapçilerin haberlerine tesadüf etmişizdir. Türklüğün İslam ile olan ilahi ve tevhidi birlikteliğinin yasakladığı her şeyi olumlayan ve onaylayan bu paçoz müzik türü, Türk gençliğini yozlaştırmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Dolayısıyla da yerel kamu otoritelerinin bu türe ve şarkıcılarına alan açarak meşrulaştırması kabullenilemez.
Ayak altı olmaya karşı mücadele etmesi gereken yerel iktidarların bu müzik türü ile Atatürk’ü anması CHP’li bazı belediye başkanlarının daha Kurucu Genel Başkanının değerlerinden, Türklük anlayışından, onun gençlik tasavvurundan hiçbir şey anlamadığını hatta öğrenememiş olduğunu göstermiştir. Kadın hakları ve İstanbul Sözleşmesi nutuklarını her daim atan özgürlükçü bazı CHP Antalya kadrolarının kadın düşmanı tutumları veya kadını cinsel obje olarak kabul etme olasılığını kabul eden müzik türünün rap olduğunu görmezden gelerek 18, 19 Mayıs akşamlarında rap konserleri verdirmesi aslında gençlik konusundaki samimiyetsizliğinin aynısının kadın meselesinde de olduğunu ispatlamıştır.
Kültürümüzün Ayak Altı Edilmesi
Rap müziğin içerdiği temaların analizini kültürel ve ideolojik bir çerçevede ele almadan Atatürk’ü anan, gençliğin bayramını kutlatan ve kutlayan yozlaşmış zihniyet rap müziğinin kültürel bir değer olma sürecine girdiğini anlayamamaktadır. Rapçilerin ifade ettikleri değer yargıları, yaptıkları çağrılar Türk Devletinin müesses nizamına karşı abuk subuk ama tehlikeli bir karşı çıkıştır. Çünkü bu müzik türü içinde barındırdığı öğelerle şiddeti, madde kullanımını özendirebiliyor, her türlü otoriteye karşı çıkışı bir hakmış gibi gösteriyor. Kısacası bu müzik türü, değer yargılarımıza karşı başlayan ve neoliberallerin yönlendirdiği bir ihtilali yaygınlaştırmaktadır. Popüler kültürün kitleleri pasifleştirdiği, kolaylıkla manipüle ettiği bir dönemde iktidarların popülist anlayışlarla yönetimlerini sürdürmeyi tercih etmesine karşı yerelde ve ulusalda ideolojik bir tutum ve teşkilatlı mücadelenin yürütülmesi şarttır. Ne var ki İmamoğlu hadisesinde gençliğin ön plana çıkmasıyla gençliği yozlaştıran rapçi ayak takımına belediye yönetimlerince yol verilmesi CHP’li bazı yerel iktidar organlarının sadece kültürümüzü ayak altı etmesine değil aynı zamanda şiddet çağrısında da bulunulmasına imkan sağlamıştır. Bu süreçte memleketi neoliberallerin saldırganlığına karşı korumak isteyenlerin önü nasıl ki AK Parti’nin manipülasyonları ve suni gündemleriyle kesiliyorsa yerelde de CHP’nin bilinçsiz, öngörüsüz karar ve faaliyetleri ile de sekteye uğruyor.
Hangi CHP?
Antalya Büyükşehir, Kepez ve Manavgat Belediyeleri Atatürk’ü, Atatürk’ün en sevdiği müzik türü olan (!) rap müzik ile anarken CHP’li Muratpaşa Belediyesinin şatafattan uzak, sade ve geleneklere uygun bir programla gerçekleştirdiği etkinlikle anması takdire şayandır. Halk Dansları ve Halk Müziği Topluluklarının gösterileri, konserleri, satranç turnuvaları, bisiklet turları, gitar orkestrası vb. etkinliklerle ama daha da önemlisi Atatürk’ü anlatan ve anlamlandırmaya çalışan faaliyetlerle komşularıyla, mütevazilikle ve bir o kadar da coşku ve efendilikle Atatürk’ü anması, gençliğe bayram yaşatması neyle açıklanabilir? Bu dört belediye başkanından hangisi CHP’yi temsil ediyor? Paçoz bir kültürü temsil eden rapçilerle anma gününü kutlayan mı yoksa geçmişinin manevi mirasını temsil eden halk danslarıyla, halk müzikleriyle, düşünmeyi şart koşan satranç turnuvalarıyla, ulaşılabilir bir spor olan bisiklet turları ve İstiklal Marşını Akdeniz sularının üstünde teknelerdeki yüzlerce Antalyalı ile okuyan CHP’li Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal mı?
CHP’nin Bir Gençlik Politikası Var mı?
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın bir genlik politikası ve sosyal yaşam tasavvuru olduğu açıkken CHP’nin kurumsal bir gençlik politikasının veya sosyal yaşam tasavvurunun olduğuna inanmak mümkün değil. Nasıl bir gençlik hayal ediliyor, gençlerde olması gereken özellikler nelerdir gibi sorulara kurumsal anlamda CHP size cevap veremez. Zaten koca CHP’nin 2019’dan beri kurumsal yayınlarına bakarsanız topu topu 9 tane gençlerle ilgili rapor hazırlandığını ve bunların tamamının da sadece gençlikle ilgili değil toplumdaki tüm kesimleri ilgilendiren konularla ilgili olduğunu göreceksinizdir. Gençlik politikası olmayan bir partinin 3 büyük belediyesinin rapçilerle Atatürk’ü anmasını da bundan dolayı yadırgamamak gerekir.
Paçozluk, DEVA Partisini ve Zübeyir Sarıkaya’yı Linç Ederek Örtülemez
DEVA Partisi’nin 2024 Mart Mahalli İdareler seçimlerinde Manavgat Belediye Başkan adayı olarak gösterdiği Zübeyir Sarıkaya, Halkçı ve halk kültürünü baş tacı eden (!) ve halkımızın en sevdiği (!) müzik türü olan Rapin ünlü sanatkârlarından Hidra’nın konserini ve konser sırasında yaşananları eleştirmesi, CHP’lileri ziyadesiyle kızdırmış. Özellikle Sarıkaya’nın konserde Hidra şarkıları eşliğinde ellerinde içki şişeleriyle taşkınlık yapan gençleri müşahede etmesi ve konser alanının etrafının bira çöpleriyle dolmasına tepki gösterdiği açıklamaları bağlamından koparılarak bir linç kampanyasına dönüştürüldü. “CHP zaten alkolik gençlik istiyor” diye ironik bir açıklamada bulunarak yaşananları eleştiren Zübeyir Sarıkaya’ya neden böyle bir açıklama yaptınız diye sormayanlar başladılar onu linç etmeye ve ettirmeye. Linç edenler Atatürk’ü anmaya, gençliğe ve spora adanan milli bir bayramda bira içilmesi, bira şişelerinin etrafı kaplamasının normal olup olmadığını düşünmeden Sarıkaya’yı tahkir etmeleri her şeyden evvel fikir hürriyetine karşı saygısızlıktır. Daha da önemlisi Manavgat’ta yaşayan herkes kamusal alanda ve Atatürk’ü anma programında içki içilmesini mazur görmek zorunda olmadığını anlamalıdır. Kamuya açık bir alanda üstelik Atatürk’ü anma etkinliğinde içki içilmesine karşı Kabahatler Kanunu kapsamında işlem yapılmaması, anons geçilmemesi 19 Mayıs gününün ifade ettiği manaya uygun mu sorusu acaba neden CHP’li elitlerce yanıtlanmıyor? Linçi yapanlar ve yapılan linçi destekleyenler Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarken ve Mustafa Kemal’in 19 Mayıs günü terörist elebaşısı Germanyus ve Hirisantos’un Karadenizli Müslümanları nasıl katlettirdiklerine dair mülki ve askeri yetkililerden bilgi alırken, Pontusçu terör odaklarına karşı alınması gereken tedbirlerin direktiflerini verirken elinde acaba bir bira şişesinin bulunup bulunmadığını ya da onun emri altındaki askerin, Kuvayımilliyecilerin çevresinin bira şişeleriyle dolu olup olmadığını acaba hiç düşünmediler mi? Hem Mustafa Kemal’in askerleyiz diye slogan attıracaksın hem de sözde bir takım azgın ve kamu düzenini bozamaya aday gençliğin fütursuzca kamusal alanda çoluk çocuğun yanında içki içmesine ses çıkarmayacaksın? “Altı kaval üstü şişhane” dedikleri şey işte budur. Paçozlaşmış, tarihe ve topluma karşı yabancılaşmış zihniyetin örtülü bir şekilde Zübeyir Sarıkaya’ya karşı yürüttüğü linç kampanyası 19 Mayıs günü yaşanan tezatlıkları ve yanlışları ortadan kaldırmaya yetmez. Sarıkaya’nın o ironik açıklamasına karşı gerçekleştirilen sözlü Vandalizm açıkça ifade hürriyetine karşı olan menfi tutumu kanıtlamaktadır. Sarıkaya’ya edilen hakaretler, yürütülen linç operasyonları açıkça gösteriyor ki ifade hürriyeti sadece övgüye hasredilirse bir anlam kazanıyor. Eğer eleştiren bir açıklama veya ifade varsa başlıyor birilerinin Halkçı linçi.