Genel anlamda müstemleke siyaseti takip eden ve emperyal çıkarlara göre ilerleyen devletler asimilasyon, soykırım ve katliamlarla sömürüsünü farklı coğrafyalarda sağlamaya çalışır. Özellikle coğrafi keşifler ve sanayi inkılabı ile yeniden hortlayan ve günümüzde kabuk değiştirerek devam eden kolonyalizm hareketlerinde yukarıdaki olumsuzluk hep karşımıza çıkar.

Eskiden sömürgeci güçler katliamlarını saklı tutmaya çalışırken günümüzde buna gerek bile duymuyorlar. Mesela Hitler Almanya’sı soykırımları gizlemek için her türlü tedbiri alırken İsrail ve ortakçıları canlı yayınlarda hamile kadınları, yemek sırasında bekleyen çocukları dünyanın gözü önünde katledebiliyor. Siyonistlerin Filistin topraklarında dünyanın gözünün içine baka baka sürdürdüğü vahşet Avrupa’da, Amerika’da ve daha nice yerlerdeki toplumlar tarafından sert tepkilerle protesto ediliyorsa da Manavgat’ta 2 yıldır düzenli ve kurumsal hiçbir faaliyet yürütülemediği gibi Gazze lehine bilinçli bir kamuoyu da oluşturulamadı. Manavgat sessiz, Manavgat tepkisiz. Manavgat göstermelik ve samimiyetten uzak birkaç protesto eylemine destek vererek vicdanını rahatlatma derdinde. Geniş halk kitleleri İsrail’e karşı sadece kalbinden buğz edebiliyor. Boykota dâhil olamayan ahali Gazze’ye ne eliyle ne de diliyle yardım etmiyor..

Peki neden?

Manavgat’ta Adı Konulmamış Zulmün Yaşanması

Manavgat gibi adı yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, kamusal zenginliklerin yağmalanması, yüksek kiralar, hayat pahalılığının sonucunda ortaya çıkan sistematik köleleştirme politikalarıyla anılan bir kentte Filistin’e, Gazze’ye, Doğu Türkistan’a halk desteğinin sağlanması ihtimali dahi eşyanın tabiatına aykırıdır. İspatı yapılmış veya yapılmamış yolsuzlukların bu kadar yoğun olduğu bir yerde halk için yaşam maliyeti yüksektir, sade vatandaşın maişet derdiyle evine helalinden ekmek götürmesi her geçen gün daha da zordur. Gazze’de insanlar açlıkla karşı karşıya kalırken Manavgat’ın çoğunluğunu oluşturan kentli nüfusun büyük büyük bir kısmı yetersiz ve sağlıksız beslenme, genel anlamda ise fakirlikle karşı karşıyadır. Maişeti için 8 saat çalıştırılması gereken bir emekçinin 12 saat çalışmaya mahkûm edilmesi, bir esnafın en az 14 saat işyerinin başında durduğu bir belde de elbette ki Gazze’ye ve Filistin’e sınırlı destek verilecek ve insanlar ancak kalbinden buğz edebilecektir.

Ev sahibinin çılgın kiralarını ya da aldığı beyaz eşyanın taksitini ödeyemediği için kendisini icra ile tehdit eden şark kurnazı mülk sahiplerinin ve tüccarların baskısından dolayı ikinci bir işe yetişmek zorunda olan bir baba, Gazzeli bir babanın acısına nasıl ortak olabilir? Manavgat önce yoksullaştırıldı sonra da köleleştirildi. Burjuvadan, yerel idarecilerden ve önde gelen siyasi partilerin temsilcilerinden oluşan “Manavgat’ın Efendileri” halkı önce köle yerine koydu sonrasında da halkın kolektif hareketlerin içerisinde yer almasını engelledi. Köleleştirilmek istenen Manavgat halkını aşla, kirayla, adaletsiz gelir dağılımıyla, festival ve konserlerle meşgul edersen, onda ne duygu ne de bir medeniyete karşı aidiyet duygusu kalır. Aidiyetin olmadığı yerde Gazze’ye de Doğu Türkistan’a da kimse ilgi ve alaka göstermez.

Toplumsal Bilince Ulaşılamaması: Boykotun İmkânsızlığı

Bazı STK’lar örneğin AGD Manavgat Temsilciliği gibi teşekküller “Boykot” temalı çalışmalar yapmış olsa da istenilen sonuç elde edilemedi. Siyonizm’e destek veren markaların boykot edilmesine yönelik çalışmaların sonuçsuz kalmasındaki temel neden zincir marketlerin bakkalların yerini alarak boykot ürünlerinin ulaşılabilirliğini yıllardır kolaylaştırmasıdır. Ayrıca İsrailli Siyonist askerlere bedava kahve ve burger dağıtan markaların önemli bir kısmının Manavgat’taki en gözde cadde ve alışveriş merkezlerinde kiracı olarak göz önünde bulunması, reklamlarını hem yerel de hem de ulusal da yapması Manavgat’ta genel bir boykot tepkisinin doğmasını engelledi. Manavgat Müftülüğünün doğrudan tutarsız tavırları, eylem ve söylem birlikteliğini sağlayamaması boykot başarısızlığının tuzu biberi olmuştur. Örneğin İsrail’e doğrudan destek veren Siyonist bir dondurma markasının Manavgat Müftülüğünün gözetiminde yaz kuran kursu öğrencilerine ikram edilmesi aslında her şeyi özetlemiyor mu?

Medyatik bir figür olmayı sevdiği anlaşılan ve sanki siyasi bir teşkilatın başındaki bir politikacı gibi durmadan sağa sola ziyarete giden ve bu ziyaretleri sürekli kurumunun sosyal medyasında yayımlayan bir zihniyetin başında bulunduğu Manavgat İlçe Müftülüğü boykot konusunda sizce nasıl bir toplumsal bilinç oluşturabilir? Vaiz, vaize, imam ve hatiplerle samimi bir şekilde boykot konusu iki senedir işlenseydi dinini, mukaddesatını seven Manavgat ahalisi boykot konusunda ortak bilinç geliştirip hareket edemez miydi?

Daha dün Gazze yararına iki kez düzenlenen kermese mihmandarlık yapan Manavgat Müftülüğü ve bazı personelinin boykota uymaması bu işlerin Manavgat’ta nasıl da reklam ve şov maksatlı yapıldığını gösterdi.

Gazze’ye destek çığlıkları atan bazılarının Siyonizm’e destek veren ürünleri sattığı veya dağıttığı bir yerde toplumsal bilinçte olmaz, Gazze konusunda Manavgat’ta bir birliktelik de kurulamaz.

Bunlara ilaveten özel ve devlet okullarında hatta kamu kurumlarında konuyla ilgili farkındalık oluşturma amaçlı sistematik ne bir proje geliştirilebildi ne de öğretmen ve öğrencilere konuyla ilgili eğitimler verildi. Zaten bu işlerin lokomotifini de ya Sosyal Bilimler Lisesi ya da Üniversiteler yapar. Gelin görün ki Manavgat’ta ne Sosyal Bilimler Lisesi var ne de Üniversitenin kenti bilinçlendirme de bir katma değeri var. Bırakın her şeyi bir kenara liselerin büyük çoğunluğunda sözel bölüm bile yok.

Bazı Gazze Destekçilerinin Samimiyetsizliği

Manavgat’ta kendisini Gazze Sevdalısı veya Gazze Aşığı gibi sıfatlarla ön plana çıkarmaya çalışan kişi ya da hukuki varlığı dahi olmayan STK görünümlü oluşumlar, güya muhafazakâr ya da milliyetçi olduklarını söyleyen -bilhassa da memurların üye olduğu- sendikalar büyük sermaye nezdinde planlı ve programlı çalışmalar yürütmedi. Yaptıkları konuşmaları dinlediğinizde ya da yazdıkları mesajları okuduğunuzda “bıraksanız Gazze’ye yüzerek gidecek” dedirtenler ne büyük sermaye nezdinde boykotlara katılım sağlanmasını başarabildiler ne de Manavgat’ta geniş kitleler üzerinde dalgalanmalar oluşturabilecek büyük etkinliklerin düzenlenmesine katkı verecek kişi ve kurumları sürece dahil edebildiler.

Olayı yaşayanın veya olayda mağdur olanın anlattığı her zaman duyanın ve izleyenin anlatımından daha etkili olduğu bilinen bir gerçektir. “Gazze Sevdalıları” olarak kendini tanımlayan bu zihniyet Manavgat’ta en azından yılda iki, üç kez de olsa Gazzeli bir gaziyi ya da şehit akrabasını Manavgat’ın okul konferans salonlarında genç dimağlarla ve kongre salonlarında Manavgatlıyla yüz yüze buluşturulabilirdi. Ancak bunun yerine daha az emek isteyen fotoğraf sergileri düzenlenerek, telekonferans hizmetlerinden yararlanıldı. Sosyal medya hesaplarından paylaşımlarla Manavgatlının vicdanlarına seslenilmeye çalışıldı. Uluslararası ajansların haberlerinden alınan kareler ya da röportajlarla günü kurtarmaya çalıştılar. Mazinin hoş sloganlarıyla göz boyamaya çalıştılar.

İktidar Yanlısı Tutum: AK Parti’ye Rant Oluşturma

AK Parti’nin aslan gibi kükrediğine bakmayın. Gazze’nin ya da Filistin’in hakkını savunduğunu ileri sürmesine rağmen her türlü ticareti yapan ve lojistiği milletin gözünün içine baka baka İsrail’e ulaştırmaya devam eden AK Parti Doğu Türkistan, Rohinya meselelerinde olduğu gibi Gazze meselesinde de sermaye ve Siyonizm ile barışık bir siyaset sürdürmektedir.

AK Parti iktidarı sona erip yerine gerçek manada Milli Görüşçü olan bir parti iktidara gelmeden Türkiye’nin bölgeye bağımsız müdahalede bulunamayacağını dolayısıyla da Gazze’ye yardım götürülemeyeceği Manavgat’taki “Gazze Sevdalıları” çok iyi bilmesine rağmen sırf CHP karşıtlığından dolayı AK Parti’nin ya da Cumhur İttifakının desteklenmesi belki de meselenin özüdür. Bir yandan AK Parti’nin seçim kazanmasına, üye kazanmasına yardım edeceksin, propagandasına destek vereceksin diğer yandan AK Parti’nin İsrail’e lojistik destek vermesine, ticareti geliştirmesine ses çıkarmayacaksın. Bunları yaparken de sokaklarda “Kudüs bizim canımız feda olsun kanımız” sloganını atacaksın. Ne kadar da taşralı bir tavır ve ne kadar da avami bir yozlaşma.

Gereksiz Arap Düşmanlığının Yapılması ve Gazze Sevdalılarının Sessizliği

Sadece Manavgat değil tüm ülke de yıllardan beri devam eden ve belki de ulus devlet olmanın doğal sonucu olarak ortaya çıkan “I. Dünya Savaşında bize ihanet ettiler şimdi de çeksinler bedelini” şeklinde veya bu mealde yargıların yaygınlaşması Manavgat ve Türkiye’de Gazze konusunda ortak tavrın oluşmasını engelliyor. Vicdandan, Türk Devlet Felsefesinden uzak bu türlü yargıların 7’den 70’e hastalık derecesinde yayılması karşısında Gazze ve Filistin meselesine destek olmak isteyen kişi ve grupların hiçbir eğitici çalışmada bulunmaması, konuyla ilgili Manavgat’ı önyargılara teslim etmesi acaba neyle açıklanabilir? Bu kadar çok “Gazze Sevdalısına”, Tarihçiye ve Siyaset Bilimciye sahip bir memlekette fi tarihinden kalan ithamlar hala konuşuluyorsa Gazze meselesine sahip çıkmaya çalışan herkesin şapkasını önüne koyup biraz düşünmesi gerekmez mi? Hani ayette diyor ya “siz hiç akletmez misiniz?”

 CHP’nin Kendini Dış Politikadan Soyutlaması

İmamoğlu, Özgür Özel ve Mansur Yavaş’ın önce iktidar alternatifi olması, sonrasında ise CHP’li belediyelerin zor duruma düşmesiyle CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’ndan beri sürdürdüğü uluslararası konulardan uzak durma anlayışı iyice pekişti. Bugün CHP yönetimi ne yerel ne il ne de ilçe bazında Gazze, Doğu Türkistan konularında hiçbir şey demiyor. Kendi partilerine karşı açık tavır alan medya kuruluşlarına veya sermaye sahiplerine karşı etkili boykot kampanyaları başlatan ve bunu başarılı bir şekilde sürdüren CHP’nin Gazze ile ilgili boykotlardan uzak durması Manavgat’ta bilinçli bir CHP’li Gazze yanlısı, Siyonizm karşıtı kitlenin oluşumunu engelliyor. Şayet halkın içinden çıkan Halkçı Belediye Başkanı Niyazi Nefi Kara bir kez olsun Gazze ve Filistin’e destek veren bir protestoya ya da basın açıklamasına katılsaydı Manavgat’ta Gazze direnişine destek bu seviyede olur muydu sorusunu insan kendine sormadan da edemiyor.

 

Ne Şiş Yansın Ne Kebap: Dondurmacı Manavgat Belediyesi

Ezan ve bayrak sloganlarıyla hareket eden AK Parti, Gazze konusunda icraatlarıyla ne kadar samimiyetsizse dünya halklarının kardeşliğini savunan CHP Antalya İl Teşkilatları, Halkçı ve Devrimci gelenekten geldiğini ileri süren tutuklu Manavgat Belediye Başkanı Niyazi Nefi Kara ve üst kadrosu da mazlumlara destek olma da o derece samimiyetsizdir. Manavgat Müftülüğüne bağlı bazı görevliler nasıl ki yaz kuran kursunda camilerimizde eğitim alan evlatlarımıza Siyonist bir dondurma markasının ürettiği dondurmayı ikram etmesi ne kadar vahimse Manavgat Belediye Başkanlığına bağlı sahil büfelerinde aynı markanın yan ürünlerine ait dondurmayı satması da aynı derece utanç vericidir. Manavgat ahalisi bu dondurmaları kamu idaresine bağlı büfelerden satın alarak her bir Gazzeli’nin eziyet görmesine neden olan bombaların, kurşunların Siyonist İsrail ordusunca satın alınmasına ortak ediliyor. Ucuza Siyonist dondurma sat ve sürümden elde edilen gelirle Siyonist orduya mermi alınmasına yardım et. Şuursuzluğun bu kadarına ne demeli? Mensubu olduğu medeniyeti öğrenmemiş, tanımamış Belediye Başkanları ve idareciler elinde Manavgat daha nereye kadar heder edilecek? Yerel yönetim bazı konularda örnek olmalı ki onu referans alan halkta esnafta doğru işler yapabilsin. Atalarımızın dediği gibi “Balık baştan kokar.”

Kalın sağlıcakla.

 

 

 

 

 

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz