Okuyacağınız makale Gezgin Adam Dergisi’nin Şubat 2025 tarihli sayısında yayınlanmıştır. Dergimizin “Sesli Makale” kısmında da seslendirilmiş hali bulunmaktadır.

Eskilerin ifadesiyle efkâr-ı umumiye yani kamuoyu ve oluşumu aslında bir memleketin fikir hürriyetleri açısından ne seviyede olduğunu, demokrasi kültürünün ne kadar ilerleyebildiğini göstermektedir.

Kamuoyunun oluşabilmesi için herhangi bir konuda mutlaka bir tartışmanın, birbiriyle çatışan en az iki fikrin olması, görüş ayrılıklarının bulunması gerekmektedir. En az iki görüş etrafında ortaya çıkacak farklı fikirlerin cepheler halinde savunulabilmesi gerçek anlamda bir kamuoyunun oluşumunu sağlar. Kamuoyunun oluşum sürecinde olmazsa olmaz unsur ise fikirlerin tanıtılıp savunulabildiği gazete, dergi, radyo, TV gibi kitle iletişim araçlarının çeşitliliği ve bunlara ulaşılabilirliğin kolay olmasıdır. Kitle iletişim araçlarının çeşitliliğin artırılması, ulaşılabilirliğinin kolay olması ancak belirli tedbirlerin alınmasıyla mümkündür. Devletin ilgili politik tavrı, yerel yönetimlerin vereceği maddi destek, STK’ların teşvikleri ve bilhassa belirli bir fikriyat dâhilinde örgütlü, teşkilatlı olan siyasi organizasyonlar, kültürel birikimle kalkınmanın kolaylaşacağına inanan gerçek veya tüzel kişiliğe sahip müteşebbislerin oluşturacağı fonlar bu tedbirlerden bazılarıdır. Manavgat Sol’unun 1961’de başlayan ve farklı dönemlerde geçirdiği dönüşüm dikkatlice izlenecek olursa yukarıdaki tedbirlerin hiçbir zaman kurumsal bir anlayışla topluma sunulmadığı açıkça görülecektir. Sol’un Manavgat’taki en güçlü örgütü olan CHP başta olmak üzere tüm sol ve sosyalist partilerin, siyasi partilerle ilgili mevzuatın izin vermesine rağmen parti politikalarını, hedeflerini anlatan yayın organlarını hayata geçirme düşüncesi içerisinde olmamışlardır. Sadece CHP değil Manavgat’ta teşkilatlanmış siyasi partilerin ilçe başkanlıklarınca istikrarlı bir şekilde yayın yapan dergi, gazete ve Televizyon gibi kitle iletişim aracının bulunmaması sorgulanması gereken vahim bir durumdur.

Özellikle TİP, TKP gibi bazı sosyalist partiler, partilerinin genel merkezlerince üretilen gazete ve dergileri Manavgat’a getirerek halka ulaştırması bir nebze de olsa onlar açısından durumu belirli bir ölçüye kadar kurtarıyor. CHP’de o da yok!

Ancak CHP gibi tarihi yaşı 101 olan geçmişinde İradeyi Millîye, Hâkimiyeti milliye, Ulus, Halkevi Mecmuaları, Kurun, İleri, Cumhuriyet gibi dergi ve gazete mirası bulunan bir partinin içine düştüğü fikri bunalımı ve ülküsüzlüğü anlamak mümkün değildir. Tüm dünya kitle iletişim araçlarının toplumları dönüştürmeyi başardığı kamuoyu çalışmalarıyla yönetilirken Manavgat Solu, Manavgat’ta demokrasinin teminatı olan basılı ve görsel bir basına dolayısıyla bilinçli bir kamuoyuna da sahip değildir. Fikirlerin, politikaların özgürce tartışılabileceği hiçbir platformu kuramayan Manavgat Solu demokrasinin güçlenmesinin önünü bu yolla da tıkayabiliyor ama bunu fark edemiyor bile. Bırakın Manavgat Sol’una ait kamuoyu oluşturmayı, bu alana özgülenmiş bir medya yapısının olmayışı, sol düşüncenin içinde bulunduğu trajik durumu gözler önüne sermektedir. Fikir ve kültür açısından Türkiye’nin en ileri pozisyonunda olduğunu ileri sürmekten geri durmayan ancak şu an ki haliyle vasatın da altında olan ve işlevsizliğiyle sürekli gündemde kalan Manavgat Sol’unun kamuoyu oluşturabilecek aparatlara ve fikir özgürlüğünü dolayısıyla da demokrasiyi geliştirebilme noktasında yaşadığı gaile acaba hangi neden ve nedenlerle açıklanabilir? Bize göre bu durumun sebepleri arasında:

Ezberlerin dışına çıkılamaması

Dünyanın ve Türkiye’nin hızlı bir şekilde kabuk değiştirdiği bir ortamda Manavgat Sol’unun hala 12 Eylül Askeri Darbesiyle yaşanılan baskı, tecrit, işkence ve hapishane günlerinden oluşan anılara takılması onu yeni bir politik arayıştan alıkoymaktadır. Bilhassa ağır abi rolünü üstlenmeyi seven 12 Eylül mağdurlarının Manavgat’ın sol gençliğine kendi ağırlıklarını kabul ettirmek için 1970-80 arasındaki gelişmelerden dem vurması, sol gençliğin sıradanlaşmasına ve hareketsiz kalmasına zemin hazırlıyor.

2 Fikir üretilememesi

Manavgat Sol’unun önde gelen siyasetçilerinin neoliberal politikaların getirdiği yeni düzene karşı fikir üretemeyerek düşünsel bir zemin oluşturamaması kamuoyunu oluşturma sürecinin birinci basamağı olan fikir üretimini ortadan kaldırmaktadır. Manavgat Sol’una yön verdikleri iddiasında bulunan “tatlı su solcularının” kahvehanelerde vakit geçirmeleri, revizyonist davranışlarıyla ‘her devrin adamı rolüne soyunmaları, sol düşüncenin en büyük çıkmazlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Manavgat’ın bu kaotik siyasi ortamında fikir üretilememesi kadar doğal ne olabilir ki?

Sermayeye teslimiyet

Sol’un tarihi dikkatli bir şekilde gözden geçirildiğinde karşımıza çıkan en çarpıcı durum sol akımların ve örgütlenmelerin çoğunlukla sermaye ve burjuvayla çatışma halinde olduğu gerçeğidir. Sermaye ya da burjuva veya onların desteklediği iktidar odakları ne zaman emekçiler aleyhinde bir siyaset geliştirdiyse sol buna her zaman mitinglerle, eylemlerle, basın açıklamalarıyla, manifestolarla veya yazınsal faaliyetlerle karşı çıkmıştır. Manavgat çok uzun bir zamandır emek-sermaye dengesinde sermayenin güçlenmesi emeğin zayıflaması sürecini yaşamaktadır. Ne var ki bu süreçte Manavgat Solu sermayeye teslim oldu. TİP ve TKP gibi sol, sosyalist fırkalar dışında kalan başta CHP, adı olan ama cismi kalmayan Memleket Partisi, DSP, tama örgütü bulunmayan EMEP, sanki Türkiye’de “Kürt” meselesinden başka bir sorun yokmuş gibi davranan HDP, DEM geleneğindeki partilerin emekçi hakkını sömüren sermayeye karşı örgütsel çıkışlarının ve çalışmalarının bulunmaması zımnen sermaye politikalarına teslim olması anlamına gelmektedir. Manavgat Sol’unun sermayeye karşı teslimiyetçi yaklaşımı ya da onunla çatışmaktan kaçınması emek-sermaye dengesinde emek yanlısı bir kamuoyu oluşturmasını engellemektedir.

4 Sözde Devrimcilik Özde Evrimcilik

Devrimciler normal şartlar altında düzeni, hızlı ve zora dayalı olarak değiştiren ya da bu isteğini yerine getirmek için çalışan insanları tanımlayan bir terimdir. Evrimci ise değişimin zaman içerisinde kendiliğinden, müdahalesiz olması gerektiğine inanan kişileri tanımlayan bir tabirdir. Yani “Devrimci” olan “Evrimci”, “Evrimci” olan da “Devrimci” olamaz. Gelin görün ki 1961’den beri kurumsal bazda neyi devirmek istediğini net, açık bir şekilde tanımlamayan başta CHP’li Manavgat Solu ve diğer sol parti mensuplarının hareketsizlik hali mevcut düzenin kendi faaliyetlerinden ziyade eleştirdiklerinin kendiliğinden değişmesini bekledikleri gibi bir izlenimi bizlerde uyandırtmaktadır. Bundan dolayıdır ki sağ iktidarlar tarafından ön görülen ve ne yazık ki CHP’nin de parti dokümanlarında yer alan “Yeni Türkiye” konseptinin benimsenmesi, Manavgat’taki emek sömürüsünü kabul etmeyen bir kamuoyunun oluşmasını zorlaştırmaktadır. . Ayrıca devrimciliğini her milletvekili veya belediye başkanlığı aday adaylığı sürecinde ön plana çıkartmış Manavgat Solu’nun müzmin aday adaylarına şunu da soralım “sahi siz neyi devirmeye çalışıyorsunuz: Atatürk’ün kurduğu demokratik Cumhuriyeti mi yoksa sermayenin tahakkümünü mü?”

Eğer sermaye tahakkümünü kırmaya çalışıyorsanız neden fahiş işyeri ve kira zamlarına ses çıkarmıyorsunuz, otel sahiplerinin çok yüksek karlar elde etmesine rağmen işçisine, emekçisine asgari ücretten bir miktar fazla ücret ödemesini eleştirmiyor, kaçak eklenti veya kaçak kat çıkan otel sahiplerini ifşa edecek bir yapılanmaya gitmiyorsunuz? Yok eğer biz Atatürk Cumhuriyetinin değerlerini yıkmak istiyoruz diyorsanız zaten onu da resmi dilin Türkçe olarak ilan edildiği 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekerek Manavgat Halkına gösterildiğine şahit olundu.

5 Entelektüel ve Aydın sınıfların olmaması

Entelektüel ve aydın bir sınıf yetiştirmek veya bunlara dayalı sol bir örgütlenme oluşturabilmek gerçekten zor bir iştir. Hele hele bunu modernleşme hamlelerini istikrarlı politikalarla gerçekleştirememiş ahbap çavuş kapitalizminin hüküm sürdüğü, toprakçılığın güçlü olduğu, küçük padişahlar yetiştirmekle ünlü Manavgat’ta gerçekleştirmek her şeyden daha da zormuş gibi gözükebilir. Ne var ki durum dışarıdan bakıldığı gibi değil. Yurt içi ve dışında lisans düzeyinde eğitim alan, çok kültürlü ve hatta beynelmilel özellikleri güçlü bir şehirde aydın ve entelektüel bir zümreyi oluşturamamış olmak Manavgat Solu’nun en büyük eksiğidir. Maddi zenginliğin üst seviyede, sözde hayırseverin fazla bulunduğu Manavgat’ta fikir kulüplerini bir türlü kuramamış, dergi veya gazete kültür muhiti inşa edememiş Manavgat Solu 2024 yılında bile bu eksiliği yaşamaktadır. Bunu kısmen çok eleştirdikleri AK Partiyi örnek alarak kamu kaynaklarını kullanan Manavgat Belediyesinin basın birimince üretilen içeriklerle dengelemeye çalışıyorlarsa da istenilen seviyeye bir türlü ulaşamıyorlar. Manavgat Solu belki yerel anlamda aydın ve entelektüel bir iklime sahip değil. Ancak başta CHP olmak üzere Manavgat Solu’nu destekleyenler güçlü maddi kaynaklara ve imkanlara sahip olmasına rağmen bu eksikliği dışarıdan telafi edebilecek hamleler içerisine girmekten imtina ediyorlar. Bundan dolayı da Manavgat’a özgülenmiş, bağımsız ve hatta Terzi Fikri örneğinde olduğu üzere yerelden ulusala uzanabilen yeni bir kültürel değer, sol bir perspektif oluşturulamamıştır. Bu fikir fakirliği de bir kamuoyunun oluşumunu engellemiştir.

 

 

Otoriteryanlık Sorunu

Kendisini kurtarıcı olarak gören ya da değişimin öncüsü addeden, ulusal çapta siyasi politik beklenti ve hevesi olan mahalli siyasetçiler hangi siyasi iklimde olursa olsun zamanla otoriter bir kimlik oluşturur. Uzun yıllardan beri Manavgat Solu’nun içerisinden çıkan siyasilerin Manavgat Belediyesindeki yöneticilerin tüm sol partilere hatta sağ partilere müdahalesi hem otoriter uygulamaları doğurmuş hem de tek bir bakış açısının yerel yönetime ve organizasyonlara hakim hale gelmesine neden olmuştur. Manavgat Solu’na mensup CHP’li Belediye Başkanlarının şekillendirdiği CHP ilçe yönetimleri ve ona bağlı seçim koordinasyon kurullarının siyasi çoğulculuğu ret etmesi, siyasi statükonun değişimini engellemiştir. Bu durum emeği dışlayan, sermaye beklentilerine cevaz veren Manavgat müesses nizamına sahip çıkan anlayışları demokratik bir diktatörlüğe sürüklemiştir. Seçim öncesinde Manavgat ile ilgili anket sonuçlarına göre hangi parti AK Partiden daha fazla oy koparabileceğine bakarak Yerel Seçimleri öncesinde sağdaki partilere yatırım yapmaya çalışan Manavgat Solu’nun bu anlamsız politikası tabi ki de Manavgat’ta demokrasinin gelişimine olumlu bir katkı sağlayamadı. Solun hürriyetçi, demokratik anlayışından demokratik diktatörlüğe geçişi tam olarak bu ve benzeri yolla gerçekleşti. Seçmen iradesini aldatmayı hatta tamamen muvazaaya dayalı bir anlayışla yönlendirmek isteyen Manavgat Solu’ndan elbette ki bir kamuoyunu oluşturmasını beklemek eskilerin tabiriyle muhayyele olmaktan öteye gidemeyecektir. Yukarıda altı başlık ile özetlediğimiz nedenlerden dolayı fikir hürriyetlerinin kullanım alanını genişletecek kamuoyu oluşturma süreçlerinde başarısız kalmıştır. Onun bu alandaki başarısızlığı demokratik kültüründe yaşadığımız şehirde doğal olarak kökleşmesini engellemektedir.

 

 

 

 

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz