Manavgat’ta 21 Aralık Cumartesi günü akşam saatlerinde etkili olan sağanak yağış birçok ev ve işyerinin yanı sıra maalesef vatandaşın da mağdur olmasına vesile oldu. Tabi ki de burada sorgulanması gereken konu hasara yağışın mı yoksa Antalya Büyükşehir ve Manavgat Belediyelerinin klasikleşen tedbirsizliğinin mi neden olduğudur?
Bu Altyapı ile İl Olunur mu, Üniversite Açılır mı?
Dr. Niyazi Nefi Kara liderliğinde yönetilen Manavgat Belediyesinin festivallerle, konserlerle, kahvehane veya plaj açılışlarıyla göz boyayan icraatları aslında belediyeye asli işlerini unutturdu. Nitekim 21 Aralık Cumartesi günü yaşanılan su baskınları ve merkez mahalleleri de esir alan sel, hepimizce görüldü, yaşanıldı. 21 Aralık’ta yaşanılan su ve sel baskını ile bazı araçların suyun üzerinde yüzücülere nazire edercesine balıklama yüzmesiyle ilgili görüntülerin ulusal televizyonların haber kanallarında yayınlanması 40 yıldır il olmak isteyen, 20 senedir üniversite kurmayı arzu eden Manavgat adına hiç ama hiç olumlu değildi. Özellikle işyeri sular altında kalan küçük esnafın sosyal medyaya yansıyan feryatları, şikayetleri esnafın uğradığı zararı tüm ülkenin gözleri önüne serdi.

Suçlu Yağmur-muş: “Çok Yağ-mış!”
Büyükşehir ve Manavgat Belediye başkanlarının su baskınlarını ve ortaya çıkan zararın sorumluluğunu metrekareye düşen yağışa bağlamaları ise oldukça komikti. Menderes Türel döneminde Manavgat’ı boydan boya kat eden yer altı tahliye borularının, rögarlarının bakımını temizliğini yapmayan ABB ve Manavgat Belediyelerinin ortaya çıkan zarar karşısında kendilerine hisse çıkarmaması acaba hangi nedenle açıklanabilir?
Kahvehane açmakta mahir olan ve bu kahvehanelerin açılışında belediye personelinin çalışmalarından övgüyle bahseden halkın doktorunun unuttuğu husus belediyenin ilgili personelinin sert yağışlardan önce su tahliye kanallarını ve rögarları temizlemesi gerektiğidir. Yetkili makamların üç dört gün önceden yağışlar konusunda uyarı yapmasına rağmen belediye idaresinin kahvehane açılışında şov yapması, iktidara çatması, polemik kokan söylemleri arasında bir tek sağanak yağmura hazırlık yapmaması CHP’li ABB’nin ve Manavgat Belediyesinin belediyecilikten ne kadar da kopuk olduğunu göstermektedir.
Yangınlardan dolayı ormanlarını kaybeden Manavgat’ta kuvvetli yağışların sel ve su baskınlarına neden olacağı gayet iyi bilinmesine rağmen altyapı çalışmalarına odaklanılmaması halk kelimesini ağzından düşürmeyenlerin halktan ne kadar da uzak olduğu gerçeğini yüzümüze çarpmaktadır.
AK Parti ile Polemiğe Girmek Belediyelere Ne Kazandırdı?
ABB Başkanı Muhittin Böcek’in yağmurdan birkaç gün önce AK Parti Antalya Milletvekili Mustafa Köse’ye altyapı ile ilgili cevap veren videosu, Niyazi Nefi Kara’nın su baskınından 1 gün evvel kahvehane açılışında iktidara çatması şimdi neye yaradı?
Her iki belediye başkanı da kendi işini doğru dürüst yapamamışken, AK Parti’ye laf yetiştirmeye kalkması, onunla polemiğe girmesi sanki iktidarın çokta umurundaydı! CHP’li belediye başkanlarının iktidara yönelik çıkardığı bu cılız seslerin belediyelere kazandırdığı bir katma değer acaba var mı? Nitekim günün sonunda AK Partili vekil ve yöneticiler su ve sel baskınından zarar gören kişilerle hemhal olmayı bilmiş ve CHP’li başkanların propagandasını tesirsiz hale getirmeyi bilmiştir. Kusura bakılmasın ama CHP’li başkanlar ne hizmet verebildi ne de AK Partiyi yerebildi.
Hadi Geçmiş Olsun, Zararı Sokaktaki Vatandaş Karşılayacak
Maalesef ki ABB ve Manavgat Belediyelerinin özensizliği, hazırlıksızlığı, asli vazifesinden başka her işle ilgilenmesi neticesinde ortaya çıkan zararın Valilik ve Kaymakamlıkça karşılanacağının açıklanması ise ayrı bir sıkıntı olarak karşımıza çıkmıştır. Neden yerel yönetimin başındaki Muhittin Böcek ile Manavgat Belediyesinin özensizliğinin, ihmalkârlığının ve görevini yerine getirmemesinin sonucunda ortaya çıkan zararı merkezi idarenin bir parçası olan valilik karşılıyor ki?
Valilik kanalıyla Sosyal Yardımlaşma Vakfı eliyle ödenecek bu paralar, bin bir zorlukla vergisini ödeyen esnafın, işçinin, emekçinin yani halkın parası değil mi? Ortaya çıkan tüm zararı ABB ve Manavgat Belediyeleri karşılamalarıdır. Bu onlar için zor iş değildir. Nitekim her iki belediye de bir yıl boyunca güreşçi transferi yapmazsa, konser, festival vb. etkinlik düzenlemezlerse bu zararlar rahat rahat mağdurlara ödenebilir.
Nasıl Bir Basın Nasıl Bir Sivil Toplum?
Belediye Başkanının neredeyse her attığı adımı haberleştiren Belediye Basın birimi ise su baskınında sınıfta kaldı. Niyazi Nefi Kara’nın yağmurluklu ve çizmeli fedakâr, cefakâr, yardımsever, karizmatik fotoğraflarını paylaşan basın biriminin bazı selzedelerin ev ve işyerindeki klozetinden patlayan foseptik görüntülerini paylaşmaması ise işlerini başkanları gibi yarım yaptıklarını gösterdi.
Manavgat’ta 21 Aralık’ta yaşanan sıkıntıya belediyeden rant elde etmeye kararlı olan bazı basın kuruluşlarının yer vermemesi ise ayrı bir sorun. Her şeyini rant ve menfaat ilişkisine bağlayan çevrelerin halkın mağduriyetine neden olan gelişmelerin sebepleri, müsebbipleri hakkında tek bir kelime etmemeleri acaba neyle izah edilebilir?
Yaşanılan kepazelikler zincirine neden olan ABB ve Manavgat Belediye idarelerine tek bir laf bile etmeyen siyasi partilerin ilçe başkanlarına, şehrin STK’larına, meslek odalarına ne demeliyiz? Öyle bir kent düşünün ki on binlerce üniversite mezunu var ama gelin görün ki kitlesel bir tepki verebilen bir organizasyon orta da yok!
Bu gidiş ne insan onuruna ne de akla uygundur. Kahvehane açmaya çalışan bir başkan, bununla övünen partililer, selin vurduğu bir şehir, ortaya çıkan zararı karşılayacak olan valilik ve kaymakamlık.
Sizce de bir şeyler yanlış gitmiyor mu?