Gazze’ye yardım etme ve hükümeti Gazze konusunda harekete geçirmek için binlerce protesto eylemi yurdun dört bir yanında yapıldı ve yapılmaya da devam ediyor. Manavgat’ta iki, üç kermes, iki elin parmakları kadar protesto gösterisi ve basın açıklaması. İki yıla yaklaşan dönemde ayda bir bile eylem veya basın açıklaması yapılamadı, açıkçası yapılmakta istenmedi. En nihayetinde bu işleri organize edenler ve dahil olanların temel derdi “dostlar bizi alışverişte görsün” değil mi?

İşin trajikomik kısmı ise Manavgat’ta yapılan eylemlerin tamamının Atatürk heykelinin önündeki meydanda veya Atatürk Kültür Merkezinin bahçesinde yapılmasıdır. Halbuki ülkeyi yöneten AK Parti ve onun partili idarecileri. Protesto eylemlerini yapanlara sormak lazım neden AK Parti Manavgat İlçe Binası önünde protesto eylemi veya basın açıklaması yapmıyorsunuz? Protesto kortejleriniz Demokrasi Bulvarında başlarken bu kortejleri niçin Demokrasi Bulvarında yer alan AK Parti Manavgat İlçe Başkanlığı binası önünden başlatmıyorsunuz? Gazze ile ilgili talep ve isteklerinizi neden AK Partili yöneticilere gözlerinin içine soka soka duyurmak istemiyor musunuz? Yoksa Manavgat’ın kızı Tuğba Vural Çokal’dan fırça yemekten mi endişe ediyorsunuz? Ya da hala bu memleketi Mustafa Kemal’in CHP’sinin yönettiğine mi inanıyorsunuz?

İnsancıl Potansiyelin İsrafı

Manavgat’taki protesto eylemlerine veya basın açıklamalarına katılanlar genellikle muhafazakâr veya maneviyatçı görüşlere sahip insanlar olduğu bir vakadır. Bu gösterilerdeki kişilerin önemli bir kısmı da ya AK Parti’ye oy verir ya da AK Parti etrafında oluşan düzenle doğrudan veya dolaylı çatışmaya girmek istemeyenlerden oluşurlar. Mesela AGD Manavgat Temsilciliği ve Saadet Partisi hariç AK Parti güdümlü veya etkisindeki STK’lar, sendikalar vb.lerinin yaptığı basın açıklamalarına bakarsanız AK Parti iktidarının bırakın sert sözlerle eleştirilmesini mecazi anlamda bile tenkit edilmediğini görürsünüz. Yapılan eylemler ve açıklamaların tamamı sadece faile odaklanarak İsrail’in ya da uluslararası teşkilatların veya hukukun eleştirilmesi üzerine kurulmuştur. Yani sorunu çözme de icrai yetkiye sahip olan AK Parti ile karşı karşıya gelme ama sorunu çıkartan ve hayat boyu yüzünü göremeyeceğin Siyonist’e ağzına geleni söyle. Bu yolla hem AK Parti’yi yıpratmazsınız hem de ortaya çıkan insancıl potansiyeli israf ederek Siyonizm’e su taşırsınız. Ne diyordu rahmetli Necmettin Erbakan: “Siyonizm öyle ustadır ki, “Kim? Ben mi? Ben hiç Siyonizm’e hizmet eder miyim!” şarkısını söylettirerek, kendi ordusunda işbirlikçilere askeri talim yaptırır. “ İnsancıl Potansiyelin İsrafına Sizce Şaşırmalıyız Mı?

Tabi ki de şaşırmamalıyız. Türkiye’nin bilhassa da Manavgat’ın hızla fakirleştiği bir ortamda refah artışından yararlanan kişi sayısının her geçen gün azaldığı görülmektedir. Manavgat’ta son dört yılda sabit gelirliler, çok çocuklu ya da tek bir ebeveynin olduğu aileler, engelliler ve yetişkinler iş sahibi olmayı ve temel zorunlu giderleri karşılayabilmeyi büyük bir nimet olarak görmüştür. İşten çıkarmaların yoğun, işçi, emekli maaşlarının enflasyon karşısında hızla eridiği, bireylere ve ailelere yapılan devlet yardımlarının kritik bir öneme ulaştığı bir ortamda AK Parti ile çoğu insan karşı karşıya gelerek işini, aldığı yardımı riske atmak istememektedir. Bunun da etkisiyle olsa gerek AK Parti binasının önünde

yapılacak bir protestoya normal protestolara katılanlar gelmek istemiyor. “Polis bizi çeker, kimliğimiz öğrenilir, vergi denetmenlerden ceza alırız, işten kovarlar, yardımlar kesilir…” gibi dünya hayatına dair endişeler; Gazze’ye yardım ve müdahale etmeye AK Parti’yi zorlama siyasetinin önüne geçiyor.

AK Parti’nin Gaz Alması

AK Parti’nin kendi kapısının önünde yapılmadığı müddetçe hiçbir basın açıklamasından ve protesto gösterisinden rahatsız olmadığı malumdur. Dolayısıyla da kendi binalarının önüne gelmediği müddetçe her yerde protestolar yapılmalı ve toplumun gazı alınmalıdır. Bu tür faaliyetlere ön ayak olan STK’lar, sendikaların vb.lerinin başındaki kişiliklere bakarsanız genellikle Eric Fromm’un “Pazar Karakteri” adıyla tanımladığı tipler olduğunu görürsünüz. Yani kendi değerlerini oluşturmakta zorlananların var olabilmek için kendilerini pazarlayabilecek bir karaktere sokması ve bu yolla varlıklarını koruması.

AK Parti iktidarları özellikle de 2013 sonrasında bu kişilikleri toplumu yönlendirebilecek olan medya ve STK oluşumlarının başına getirerek eleştiri oklarından kurutulmayı başardı. Nitekim Manavgat’ta durum çok da farklı değil. Bakmayın siz Gazze meselesinde mangalda kül bırakmayan sivil oluşumların başındakilere. Çoğunun cesareti Atatürk’ün heykelinin önünde poz vermekten ibaret. Bu arkadaşlar Gazze’ye yardım meselesinin ancak devlet yardımıyla ve onayıyla gerçekleşebileceğini gayet iyi biliyorlar. Devletin mecbur bırakılmadıkça Gazze meselesinin çözümünde Türk halkının hiçbir şey yapamayacağının farkındalar.

Manavgat’taki yabancılaşma, kimlik bunalımı ve fakirleşme kişileri sadece bireyselliğe mahkum bırakmıyor aynı zamanda rasyonelleşmeye de sürüklüyor. Rasyonelleşme bir yerde menfaat için hareket etme ve rızayı İlahiyeyi terk ederek vicdan rahatlatma için hareket edilmesi anlamına geliyor. Rasyonelleşme, yabancılaşma ve aşırı bireyciliğin oluşturduğu vicdani rahatlama arayışı aslında kişileri karar veren olmaktan uzaklaştırıp alınan kararları uygulayanlar haline getiriyor. Bu durumun farkında olan AK Parti iktidarının ilk yıllarından itibaren ideolojik katı tutumları olan muhafazakâr ve maneviyatçı elitleri partisinden tasfiye etti. İkame bir anlayış olarak demagojiden ibaret milliyetçi soslu, romantik, geçmişin başarılarını bugün ile özdeşleştirmeyi amaçlayan siyasi tutumları geliştirdi. “Asla II. Abdülhamid olmayacaksın” bu sözler boşa söylenmiyor.

İktidardan Düşersek Gazze Düşer

Hatırlayan var mı? 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti “Biz iktidardan düşersek Gazze de düşer.” derken; MHP Gazze olaylarının başlamasından sonra “Füzeye karşı sapanla yola revan olmazsam namerdim!” diyordu. Seçimler AK Parti-MHP iktidarının zaferi ile tamamlanmış ve o gün bugündür de memleketi adı konulmamış bir koalisyon yönetiyor. Sormak lazım neden birileri AK Parti ve MHP Genel Merkezi ya da bu partilerin İl ve İlçe başkanlıklarının önlerinde sözlerinize ne oldu demiyor? Her gün her şey hakkında konuşanlar, sivil toplum liderleri, akademisyenler, sendikalar, oda başkanları, vekiller… neredesiniz? Neden iktidarı Gazze olayına müdahil olmaya zorlamıyor, İsrail ile olan ticaretin yasaklanması için çaba sarf etmiyorsunuz?

Gazze’de artık kıtlıkta başladı. Kemikleri dışarıdan sayılan çocuk ve yetişkin sayısı artıyor. Ot ve ağaç kabuklarını insanlar yerken bizim memlekette birileri gözyaşı döküyor. Bağırmakla, göz yaşı dökmekle Gazze kurtulur mu? AK Parti ve MHP ortaklığı varken Gazze’yi Türkiye kurtarabilir mi? Peki AK Parti iktidarına bir alternatifmiş gibi bizlere yutturulmaya çalışılan Ekrem İmamoğlu ve CHP bunu yapabilir mi? Bu soruların cevabının “Hayır” olduğunu herkesin bilmesine rağmen hala neden AK Parti, CHP destekçiliği sürdürülüyor veya neden hala AK Parti Manavgat İlçe Başkanlığı önünde protestolar yapılmıyor, sert basın açıklamaları okunmuyor? Manavgat sokaklarındaki siyasiler kadınıyla erkeğiyle “Yörük” edebiyatı yaparken Yörüklüğün en önemli vasfının mertlik ve mazluma yardım etme olduğunun unutulması ise demagojinin ulaştığı sınırları bizlere göstermeye yetti. Günü geldiğinde bu siyasiler tarihin karanlık çöplüğünde belki unutulacak ama şuursuzlukta ulaştıkları nokta örnek olarak hep hatırlanacaktır. Kalın sağlıcakla.

 

Okuduğunuz yazı Gezgin Adam Dergisi’nin Ağustos 2025’de yayımlanan “Gazze Can Çekişirken Manavgat’ın Sessizliği” sayısında yer almıştır.