Bohemyanizm gündelik kaygılardan uzak, yarını bugünden düşünmeyen, toplumsal kaygıları paylaşmaktan ziyade kendi benliği uğruna yaşamayı ilke edinmiş insanların yaşam şekli olarak tanımlanır. Yani Bohem bir insan, plan ve program yapmaz, ilke ve disiplin sahibi olamaz, kendisine uzun vadeli hedefler koyamaz. Türkiye ve Manavgat tipi Bohemyanizm ise 2000’li yılların başında hayatımıza yavaş yavaş girmeye başladı. Bunda özellikle Manavgat’taki alt ve orta gelir grubu mensuplarının, AK Parti ve kardeşi CHP tipi kapitalist politikaların getirdiği karmaşa ve adaletsizlikten kaçmak için modernizmin ve teknolojik konforun cezbediciliğinin de etkisine kapılarak vurdum duymaz bir hayata sürüklenmesi itici bir role sahip oldu.
Türk Devleti’nin AK Parti, yerel yönetimlerin de CHP eliyle tarihte hiç görülmediği kadar kötü yönetildiği XXI. Yy.’ın ilk çeyreğinde, bohem yaşam tarzı maalesef ki edebiyat, tiyatro, sinema ve özellikle de Türk dizi filmlerinin etkisiyle özendirildi. Adı geçen özdeş partilerin de bohemliğini hesaba katacak olursanız Türkiye’nin ve Manavgat’ın neden bu kadar sistemsiz ve plansız yönetildiğini daha iyi anlarsınız. Örnek vermek gerekirse siz AK Parti Manavgat Teşkilatının kent sorunlarıyla ilgili konuştuğunu ya da CHP’nin AK Parti ile olan kayıkçı kavgası dışında Manavgat’ın yapısal sorunlarıyla ilgili bir şeyler söylediğini, orta ve uzun vadeli planlamalarının olduğunu hiç duydunuz mu?
AK Parti’nin karakteri olan vahşi piyasacı anlayışın yaygınlaştırdığı Bohemyanizm ile mücadele etmeyi vadetmesi gereken CHP gibi muhalif partilerin yerel yönetimde popülizmi benimseyerek AK Parti misali neoliberal anlayışları sırtlaması Marx’ın ifadesiyle “serseriliği, tembelliği, şarlatanlığı, üçkağıtçılığı, avareliği, tufeyliliği” daha da yaygınlaştırmıştır. Bir AK Parti eseri olan yüksek enflasyon nasıl ki düzenli gelire sahip insanları tasarruf yapmaktan uzaklaştırıp maddi kazançlarını restoran, kafe ve eğlence alanlarında harcamaya yönlendiriyorsa yerel yönetimdeki CHP’de sözüm ona neoliberal değerlere karşı çıkan bir bohemliği önümüze sunmaktan hiç ama hiç çekinmiyor.
İlahi Komedya mı Siyasi Trajedi mi?
AK Parti’nin kültür, sanat alanında olduğu gibi ekonomi ve sosyal alanda da bir politikasının olmaması ile yaygınlaşan bohemlik, Manavgat’ta bohemler tarafından yönetilen Manavgat Belediyesi ile desteklenmeye devam ediyor. Basın politikası olmadan hatta basına örtülü baskı uygulamaktan çekinmeyen bir yerel iktidarın “Dünya Basın Özgürlüğü Günü”nü kutlaması ne kadar trajikse CHP’nin AK Partiden farklı olduğunu ileri sürmesi ya da AK Parti’nin içini boşalttığı sahaları düzelteceğini beyan etmesi de o kadar komiktir. Komiktir çünkü her ikisi de bohemdir, çünkü her ikisi de bohem yaşam tarzını yaygınlaştırmaya çalışırlar ve bunun farkında da olamazlar. İtalyan Dante bugünün Türkiye’sini ya da AK Parti ve CHP’yi görseydi muhtemelen “İlahi Komedya”yı değil “Siyasi Komedya”yı yazardı.
AK Parti gibi hayatın gerçekliğine nüfuz edemeyen CHP’li Manavgat Belediyesi geliştirdiği demagojinin merkezine oturttukları Halkçılık söylemiyle günü kurtarmaya çalışsa da başarılı olamıyor. Halkçılığı su faturalarıyla halkı soymak olarak yorumlayan CHP’li Muhittin Böcek’ten sonra halkın içinde olmadığı, piyasacı kültüre sahip, tüketime dayalı festivallerle ya da kahvehanelerle karşımıza çıkan bir başka CHP Belediyesi olan, Manavgat Belediyesi de bohemliği bizlere dayatmaktan çekinmiyor ve çekinmeyecek de. Eğer bohemliği AK Parti’nin ülkede yapmaya çalıştığı gibi Manavgat’ta da yaygınlaştıramazlarsa plansızlık ve programsızlıkta AK Parti’den hiç te farklı olmadıklarını, başarısızlıkta ise AK Parti ile aynı derecede olduklarını daha fazla gizleyemezler.
Avrupa’daki burjuva ve bohemler kendi kültürlerini ciddiye almalarıyla bilinirler. AK Parti ve CHP tipi burjuva ve bohemler ise her şeyin laçkasını çıkarırlar. Ne de olsa her iki parti de gerçeklere sırt çevirmiyor mu?
Hayat Size Güzelmiş: Futbol Konuş, Festival Düzenle
Bohemliğini kabul etmeyen CHP’li Manavgat Belediyesi 7 Mayıs itibariyle sermaye kültürü karşısında kültürel bir değer oluşturamamanın nedameti ile dans festivali düzenliyor. Dans denince aklınıza o dillerinden hiç düşürmedikleri, takip ettikleri mikro milliyetçi söylemlerinin merkezindeki “Yörüklüğün” Toroslardaki terennümü olan “Yörük Folklorundaki” milli danslarımız, halaylarımız gelmesin. Belediyenin şeffaflık ve bilgilendirme kapsamında bir bilgilendirme notu veya bülten yayınlama alışkanlığı olmadığı için paylaşımlarındaki afişlerden, postlardan anladığımız, dans festivalinin halkçılık kapsamında çok düşünüldüğü ve sevildiği ileri sürülen Manavgatlı emekli, esnaf ve emekçinin iyi bildiği (!) alafranga tip danslar ve Gürcistan, Ukrayna gibi farklı ülkelerin milli oyunlarıymış. Haklarını savunduklarını iddia ettikleri Belenobası’nın karpuz tarlasında çalışan Emine Teyze ya da Hacıobası’ndaki pamuk tarlasında alın teri akıtan Hasan Amca veya otel işçisi Ayşe Hanım zaten pek severdi alafranga dansları ya da çok merak ediyordu Gürcü danslarını öyle değil mi? Nitekim ev kirasını ödemek için çalışan emekli ve emekçilerimiz, mazot için elleri nasır bağlayan çiftçimiz çoktandır bir salsa, tango veya cha cha ya da Ukrayna yöresel dans gösterisini izlesek de yorgunluk atsak diyorlardı!
Plansızlığı ve programsızlığı ile günü kurtarma derdiyle boğuşan AK Parti’nin alternatifi olarak bizlere yutturulmaya çalışılan CHP ve onun Manavgat Belediyesi bohem idare tarzını futbolla, festivallerle sürdürsün sürdürmesine ama bunu Manavgat’ta yaşayan emekçilere, garibanlara altın tepside sunarak onları bu yaşam tarzına çekmeye çalışmasın. Onlara ait olmadıkları bir kültürü dayatmasın. AK Parti tarafından tüm emekleri ve birikimleri enflasyonla zayi edilen emekçi, memur, emekli, esnaf ve işçiler hayatlarından nasıl bıktıysa sizin de AK Parti tipi bohemliğinizden, buna tezat olacak şekilde geliştirdiğiniz burjuva hayranlığınızdan, sermaye seviciliğinizden güç ve kuvvet oluşturma öykünmelerinizden de bıktı usandı. Bırakın Türkiye’yi Manavgat’ta dahi emekçinin, emek-maişet ilişkisindeki ezilmişliği problemi kamuoyu önünde tartışılması yapılmadan, sermaye tahakkümü ile köleleştirilen işçilerin özlük haklarını korumadan, sendikacılığı güçlendirmeden, alın teri akıtan çiftçinin, ecircinin, emekli ve esnafın örgütlenmesi için ciddi ve kurumsal bir şekilde gerekli özendirme, destekleme faaliyetleri yapılmadan gerçekleştirdiğiniz dans festivaliniz ne işe yarar.
Manavgat’ın dörtte üçünü oluşturan ezilmiş ve her gün bin beter ezilen insanımız sanki dönüp festivale gidecek ve orada eğlenebilecek öyle mi? Samimi olun ve bir şeylerin arkasına saklanmayı bırakın, insanları bohem hayata sürüklemekten vaz geçin. Çıkın ve Manavgatlıya deyin ki “biz bu ve benzeri festivalleri iş yapmış olmak için yapıyoruz” çıkın ve turistlere deyin ki “bizler de sizin medeniyetindeyiz, sizin neoliberal düzeninizin bir parçasıyız, globalleşmeyi sonuna kadar hoşgörü maskesiyle savunuyoruz, değerleriniz değerlerimiz, yaşam tarzınız yaşam tarzımızdır. Biz sizin gönlünüzü eğlendirmeyi seviyoruz. Her şey sizin için”.
Birileri size söylemediyse biz söylemiş olalım; tarlalarda, otellerde çalışmaktan bitmiş tükenmiş, ev sahibine görünmeden işe gitme derdindeki alt orta gelir grubunda olan komşularınız ve hemşerileriniz sizden top peşinde koşturan, futbolla yatan futbolla kalkan, bir festivalden başka bir festivale koşan bir kent yönetimi değil insanca yaşam sunan şehir yönetimi ve de şeffaflık talep ediyor.
Emeğine yüreğine sağlık güzel bir yazı