EĞİTİM-İŞ sendikası Manavgat Temsilcilik Başkanı Birsen ELİBOL, 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.


ELİBOL’un yaptığı açıklama şu şekilde:
2024/2025 eğitim-öğretim yılı, yarın itibariyle sona erecek. Ama arkasında yalnızca kapanmış bir takvim değil çözülmemiş sorunlar, derinleşmiş eşitsizlikler ve görmezden gelinen adaletsizlikler bıraktı.
Bugün sloganımız:“TEKİNSİZ EĞİTİM, TEKİNSİZ GELECEK!”
“Tekinsiz” kelimesi Türkçede; güvensiz, huzursuzluk veren, karanlık bir tehdit taşıyan anlamlarına gelir.
Ne yazık ki, bu yıl boyunca eğitim sistemimizin tam da bu kavramla tanımlanabilecek bir hale geldiğine tanıklık ettik.
Çünkü…
Tekinsiz okullar gördük.
Depreme dayanıksız ve temizlenmeyen binaları, ısınmayan sınıfları, güvensiz bahçeleriyle öğrencilerin değil, sorunların korunduğu binalar.
Tekinsiz bir eğitim düzeni izledik.
İdeolojik dayatmalarla bilimden uzaklaşan, pedagojiyi dışlayan, eşitsizlikleri derinleştiren, çocukları tarikat ve cemaatlerin ya da sermayenin kucağına iten, sınavlarla boğan; ama onların duygularını, hayallerini yok sayan bir sistem.
Ve artık hep birlikte tekinsiz bir geleceğe bakıyoruz!
Eğitimden umudunu kesmiş çocuklar, mesleğini yapamayan öğretmenler, adaletsizliğe teslim olmuş aileler.
İşte bu eğitim öğretim yılı sonunda içinde bulunduğumuz tablo:
1. Okullar Temizlenemedi, Güvenlik Sağlanamadı:
Velilerin kendi çocuklarının tuvaletlerini temizlediği bir eğitim yılı geçirdik. Okullarda sabun bile yoktu. Kadrolu hizmetli atamadınız, temizlik personeli yerine İŞKUR üzerinden “geçici çözümler” dayatıldı. TYP üzerinden eski hükümlüleri okullara sokuldu, çocukların istismar edilmesine neden olundu. Bayraklı’da bir ilkokulda 8 yaşındaki çocuğun uğradığı taciz, bu ihmal zincirinin en acı halkasıydı. Okullara, bakanlığa emanet edilen çocuklar, tehlikeye atıldı!

2. Yaklaşık 1,5 Milyon Çocuk Eğitim Dışında Kaldı:
Sokakta, tarlada, atölyede, fabrikada çalışmak zorunda kalan; istismarın, şiddetin, erken yaşta evliliğin kurbanı olan milyonlarca çocuk gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çocuklar ya tarikatların ya da sermayenin kucağına itildi.
Kimisi ekonomik yoksunluk yüzünden, kimisi taşımalı eğitimin engelleriyle okuldan koptu. 12 yıllık zorunlu eğitim uygulamasının üzerinden yıllar geçmesine rağmen, hala yüzde 100 okullaşma sağlanamadı. Eğitim dışındaki çocuk sayısı %38,4 oranında artarak 612 bin 814’e ulaşmıştı. Açık öğretime kayıtlı 327.710 öğrenci ve Mesleki Eğitim Merkezleri’ne (MESEM) kayıtlı yaklaşık 500 binin üzerindeki öğrenciyle birlikte, bugün 1,5
milyondan fazla çocuk örgün eğitim sisteminin dışına itildi.
TÜİK’e göre kayıtlı çocuk işçi sayısı 869 bine ulaştı. 16-17 yaşındaki 9354 kız çocuğu “evlendirildi”!
Bunlar yalnızca istatistik değil, yitirilen hayatlardır. Bu kayıpların sorumlusu kimdir?
3. Derslik Açığı, İkili Eğitim ve Taşımalı Eğitim Felaketi Devam Etti:
Yıllardır “ikili eğitimi bitireceğiz” denildi. Bitirilmedi! Aksine yaygınlaştırıldı. 2023-2024 eğitim-öğretim yılında taşımalı eğitim kapsamında eğitim görmek zorunda kalan öğrenci sayısı 1.009.214’e ulaşmıştı. Köy okullarını kapatıldı, çocuklar taşınmaya mecbur edildi. Sabahın köründe yola düşen, karanlıkta eve dönen çocukların yorgunluğunun ve yılgınlığının faili bakanlıktır. Geleceğimiz taşımalı hale getirildi! Eğitim hakkına ulaşım, ayrıcalık haline geldi.
İkili eğitim yapan okullarda ders saatleri 40 dakikadan 30 dakikaya düşürüldü, 1 yılda 45 gün eksik ders saatiyle, öğrencilerin öğrenme kayıpları ve eğitimdeki eşitsizlikleri daha da derinleştirildi.
4. Bir Öğün Ücretsiz Yemek Sözü Tutulmadı:
OECD diyor ki: Türkiye’de her 4 çocuktan biri okula aç gidiyor.
Bu çocuklara bir öğün yemek bile çok görüldü. Üstelik yerel yönetimlerin yemek dağıtmasını da “devleti aciz gösteriyor” diye engellendi. Bu vicdansızlığın adı “eğitim politikası” olamaz!
5. Eğitim Piyasalaştı, Özel Okullar Patladı:
Kamusal eğitimin içi boşaltıldıkça aileler özel okullara mecbur bırakıldı. Parası olan çocuğunu 9 kişilik sınıfa, parası olmayan 45 kişilik sınıfa gönderdi. Bu düzen, eğitimde sınıf farklarını kalıcı hale getirdi. 2012’de 4.664 olan özel okul sayısı bugün 14.352! Sizin eseriniz bu: “Parası olan okur, olmayan tarikatlara mahkûm olur” düzeni!
6. MESEM’ler Çocuk Emeği Sömürüsüne Dönüştü:
Devlet eliyle organize edilen modern kölelik sisteminde çocuklar iş cinayetlerine kurban gitti. Adı meslek eğitimi olan bu düzende, bugüne kadar 14 çocuk hayatını kaybetti, yüzlerce çocuk yaralandı. 14 yaşında, 15 yaşında nice
çocuğun adını biz ölümlerle öğrendik. MESEM’lerde sömürülen, yaşamını yitiren çocuklar Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğundadır! 14 çocuk iş cinayetinde hayatını kaybetti! Bu tablo vicdan sahibi herkesin içini acıtır!
Bir yandan çocuklara bir öğün yemeği dahi çok görürken, diğer yandan kamu kaynaklarını çocukların değil patronların çıkarları doğrultusunda kullanıldı.
7. Dinselleşme Kurumsallaştı, Laiklik Tahrip Edildi:
Tarikatlar, cemaatler, “sivil toplum” maskesiyle okullara yerleşti. ÇEDES’le öğrenciler cami temizliğine gönderildi, önlerine mezar konuldu, ellerine bıçak verildi, pedagojik cinayet işlendi. Bu yıl, laikliğin tabutuna bir çivi daha çakıldı. Protokollerle tarikatları “STK” ilan edip, okulları işgal ettirildi.
ÇEDES, Diyanet, Ensar, TÜRGEV ve şimdi de Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalayarak okulları siyasi ve dini propaganda merkezlerine çevirdiniz. Anayasa’yı yok sayıldı. Laik eğitim çökertildi.
8. Maarif Müfredatı İdeolojik Bir Dayatma:
Atatürk’ün adını sildiniz, bilimi dışladınız, her derse dogmayı boca ettiniz. “Maarif” denilen sistem, “biat eden nesil” yaratma planıdır. Bu müfredat, pedagojik değil ideolojiktir. Eğitim değil şartlandırmadır. Artık ders kitaplarında bilgi değil, itaat öğretiliyor.
9. Bütçe Yetmedi, Yatırım Yapılmadı:
OECD ülkeleri arasında öğrenci başına en az harcama yapan ülkeyiz. Maarif Vakfı’na ayrılan bütçe 600 kat artarken, MEB bütçesi yarım kat bile artmadı. Okullar dökülüyor, öğretmen açığı ücretli öğretmenlerle yamalanıyor. MEB’in görevi, bütçeyi sermayeye aktarmak değil; okulu temiz, öğretmeni kadrolu, dersi bilimsel yapmaktır. Eğitime en çok bütçeyi ayırdık” deniliyor.
Peki bu bütçeyle hangi sorun çözüldü?
İkili eğitim neden hala devam ediyor?
Neden hala çocuklar okullarda aç, neden hâlâ temizlik için sabun yok, kalorifer yanmıyor?
Eğitim değil yalan finanse ediliyor. Gerçekler ise dökülüyor.
10. Öğretmenler Yoksullukla Sınıfa Girdi:
Öğretmen maaşları açlık sınırına dayanmışken, Bakanlık “fonluyoruz” diyerek gerçekleri çarpıttı. Öğretmen maaşı 20 yılda 20 gram altından 7’ye düştü. En düşük öğretmen maaşı ile 2014 yılında alınabilen ekmek sayısı 5370 iken 2025 yılında bu sayı 3631’e geriledi. Öğretmenler diplomalarının ve mesleki onurlarının her gün ayaklar altına alındığı bir döneme daha katlandı.
11. Atamalar Yetersiz, Mülakatlar Keyfi:
91 bin norm açığı varken yalnızca 20 bin öğretmen atadı. 20 yıl önce 60 binlerde olan atama bekleyen öğretmen sayısı 1 milyona yaklaştı. KPSS’yi kazanan öğretmenleri, torpilli mülakatlarla elendi. Yüz binlerce genci hayal kırıklığına, işsizliğe ve karanlığa mahkûm edildi.
12. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile Kurumlar Dışlandı, Mülakat Katmerleşti:
Milli Eğitim Akademisi adı altında yeni bir eleme düzeni kuruldu. Eğitim fakülteleri değersizleştirildi. Mülakat artık daha da katmerli, daha da ideolojik hale getirildi.
13. Özel Okul Öğretmenleri Patronlara Terk Edildi:
Asgari ücretle, sigortasız, güvencesiz çalıştırılan özel okul öğretmenleri için “patronlar söz verdi” diyen bir bakanlık var artık. Yani yasa yok, hak yok; sadece “ricaya dayalı yönetim” var.
14. Deprem Bölgesinde Eğitim Hala Konteynerde:
6 Şubat’ın üzerinden neredeyse 2 yıl geçti. Ama deprem bölgesindeki öğrenciler hala konteynerde, hala birleştirilmiş sınıflarda. “Hayat normale döndü” yalanına, çocuklar yıkıntıların içinde eğitim almaya çalışarak
cevap veriyor. Eğitim hakkı, yerle bir oldu.
15. Zorunlu Eğitim “Okumasınlar, Çalışsınlar” Planı İle Hedef Alındı
Milli Eğitim Bakanlığı, 12 yıllık zorunlu eğitimi hedef alarak, eğitim sistemini daha da gericileştirme ve piyasalaştırma adımı atmaktadır. “3+1”, “2+2” ve “yaş temelli” eğitim modelleri gibi başlıklarla servis edilen bu senaryolar; özellikle kız çocuklarını eğitimden koparıp çocuk yaşta evliliğe sürükleyecek, yoksul aile çocuklarını ise iş gücü pazarının itaatkar birer unsuru haline getirecektir. Bu bir tesadüf değil, planlı bir geleceksizlik dayatmasıdır! “Okumasınlar, çalışsınlar” diyen bu anlayışa karşı, biz “her çocuk nitelikli, kamusal, laik ve bilimsel eğitim hakkına sahiptir” demeye devam edeceğiz!
16. Öğretmene Sürgün, Hukuksuzluğa Kurumsallık Proje okullarındaki keyfi atamalar ile yüzlerce öğretmen, yıllardır görev yaptığı, okulun kültürüne katkı sunduğu,
öğrencileriyle aile gibi olduğu okullardan gerekçesiz ve ani bir şekilde sürüldü.
Proje okulu uygulaması, öğretmenlerin siyasi referansla seçildiği, liyakatin dışlandığı yapılar haline getirildi. “Norm fazlası” bahanesiyle yapılan resen atamalar, öğretmenlerin mesleki ve insani haklarını yok sayan açık bir sürgün politikasıdır.
Tekin döneminde MEB, öğretmeni koruyan değil, cezalandıran bir kuruma dönüşmüştür.
İçinde bulunduğumuz bu tablo, dönemin utanç albümüdür.
Ama biz buradayız. Bu enkazı görüyoruz. Hesabını tutuyoruz ve bu tekinsizliğe teslim olmayacağız!
Yaratılan bu karanlığa karşı; Eğitim-İş’in aydınlık mücadelesi büyüyerek sürecek.
Laik, bilimsel, kamusal eğitim için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Çünkü bu ülkenin çocukları korkuyla değil umutla büyümeyi hak ediyor. Hurafeyle dogma ile değil bilimle büyümeyi hak ediyor. Açlıkla yoksullukla değil, ülkesinin sunduğu refahla, nitelikli eğitimle büyümeyi hak ediyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz